Yorgunluğun verdiği yüksek enerji seviyesinden bildiriyorum; burası çok güzel sen de gelsene…
Ağır bir düş kırıklığını mail kutumda biriken e-postaların artan sayısı, sosyalliğin tavan yaptığı zamanlar ve yüksek polen kalitesiyle atlattığım günlerdeyim.
Önceden midemi güzel ve lezzetli yiyeceklerle beslemeye özen gösteren ben, artık ruhuma iyi gelen anıların ve davranışların peşindeyim.
“Neden? ” sorusunu sildim, “Nasıl?”ın çözümündeyim
Sıvı detoksu yerine insan detoksu yapıyorum mesela. Eleştiri profesörü, trip bakanı, sevgiliyi görünce arkadaşlarını unutangiller, mutluluk sömürücülerini günbegün hayatımdan çıkartmayı hedefliyorum.
Yapmak istemediğim programlar için “hayır” diyememe özelliğimi silemedim ama “bu hafta olmasa da önümüzdeki hafta” geçiştirmesindeyim.
Sevdiklerimin hepsini henüz Elmayra azmiyle sımsıkı saramadım belki ama kırılmış bir gönül varsa telafisi için her şeyi yapabilecek istekteyim.
Yeniler, beklenenler ise…
Onlara diyorum ki; artık bir zahmet gelseler. Öyle çok beklettiniz ki beni, her kapanan falda, her kurulan düşte, her uyanılan sabahta, uyku tutmayan gecede…
Sabırsız mıyım? Değilim belki ama akan zamanı durduramıyor olmak biraz içimi acıtıyor. Ege’de lavantalar açmışken, mora bürünen o tarlalarda bu bahar da yürüyemedik. Olsun . Mayıs’ı kaçırdık ama belki Haziran’da elimde bir lavanta ile beklenen pozu yakalarım.
Peki ya sen?
Merak ediyorum su anda bunu okurken sen de birini beklediğini hissediyor musun? Tuttuğun eli bir gün bırakıp, bir daha hiç bırakmamak üzere yeni bir maceranın içine atılacağını hissediyor musun?
İçinde biraz düşünce, biraz da tebessüm olmuşsa “Yakın vakitte yepyeni bir aşka yelken açacaksın”.
Tabii ki öyle değil 🙂 Ama gerçekten gitmen gereken başka yolun olduğunu biliyorsan, şu anda en merak ettiğim hayatlardan birini yaşıyorsun.
Merak ediyorum çünkü ben de tam yol ayrımını kaçırmak üzereyken, bambaşka bir yolu seçip hızımı kesmeden gidenlerdenim.
Yolda hayalim gibi beni bekleyen mis kokulu lavanta tarlaları mı var yoksa çöl yalnızlığı ve kuraklığı mi? Bu sorunun cevabı maalesef biraz zaman, biraz da sabır…
Aldığım kıyafeti giymek için bile bazen dükkândan çıkmayı beklemeden üzerimdekiyle değiştiren ben, nasıl bir erdemlilik hali ile savaşıyorsam her şeyim zamana yayıldı. Sabır ise adeta diğer adım.
Oysa “Büyük konuşma basına gelir” sözlerini unutmamış, nazar değmesin diye iki tık tahtaya vurup, dilimizi ısırıp, ardından popomuzu da kaşımayı ihmal etmiyorduk.
Sanırım başımıza ne geliyorsa korkudan, bize huzursuzluk veren iç sesimizden geliyor.
Dağınık kafamla, yüksek enerjimin tükendiği an itibariyle ben beni pek anlamadım. Umarım bu yazıda siz sizden bir şeyler bulursunuz.
P.S. Bu arada ilk soruya dönecek olursak araştırdım su ana kadar mutluluktan ölen olmamış. O yüzden size yüksek dozda mutlu günler, mutlu bünyeler diliyorum.
4 Yorumlar
Paylaşımlarınız için teşekkürler.
Bazen beklemediginde bulurverir .. bazende beklersin gelmez ama şu bir gerçek ki; ben geçmişe dönüp baktigimda eşimi tanımam üzerine kurulmuş her şey yani en çok kader.. sende bir gün bulduğunda dönüp geriye baktığında yani benim için onu tanıyalı 15 yıl olmuş. . Okuduğum meslek yaşadığım yer attığım her adım onu tanımak ona tahammül etmem onun bana tahammül etmesi … hayatta yapmam dediğim pek çok şeyi yapiyorken kendimi bulmam… evet kaderimde yazılan ..kaderinde yazilan seni çabucak bulsun işte o zaman ne dediğimi çok daha iyi anlayacaksın. . Kalemini özlemişim … lavanta kokulu sevgiler.
Mutluluk zehirlenmesinden kim ölmüş?
Ben bilmem ama, emniyet kemeri takmayanların öldüğünü bilirim
M
harika bir paylaşım <3